“Akademisyene verilen maaşla bilimsel ve akademik gelişmişlik doğru orantılıdır. 2024 yılında tüm akademisyenlerimiz için ekonomik kaygılarının olmayacağı bir maaş iyileştirmesi temenni ediyorum…”
Üniversite yıllarımda akademisyenlik kariyer planlarımda hiç yeri olmayan bir meslekti. Keza bizdeki algı hep, akademisyenliğin elit kesimin mesleği olduğu yönündeydi. Gerçekten de fiiliyatta “Anadolu Çocuğu”nun aralarına alınması çok güç olan bir tür kast sistemi var gibiydi. Akademisyen geliri de iyiydi.
Arabası ve evi olmayan yok gibiydi. Refah içinde bir yaşama yetecek mali güçleri olurdu. Akademisyenlik artık yoksulluk mesleği oldu…
Üniversite okuyanlarımızın çoğuna sınavlar endişe ve korku ile karışık bir psikolojik rahatsızlık verir.
Bilimsel kaynağa harcıyor
Ama akademisyenliği seçenler için akademik sınavların en zorları üniversiteden sonra başlar: Önce yüksek lisansa kabul mülakatı, ders sınavları ve yüksek lisans tezi yazmak, tezini jüri önünde sunmak ve savunmak…
Sonrası, akademisyenliğin en zirve noktası olan yıllara yayılacak bir doktora eğitimi. Artık sınavlar ve dersler genel teoriden uzaklaşır, derinlemesine analitik metodlarla, sizlere sadece bir cümlelik önerme gibi gelen bilimsel bir teorinin saatlerce incelenip tartışıldığı derslere dönüşür. Yine her dersin dönem sonu sınavları eksik olmaz.
Sonrasında bir bilim jürisi önünde doktora yeterlik sınavı. Bu öyle bir sınavdır ki, en az 1 – 2 yıl gece gündüz çalışma gerektirir. Doktora tezi yazma ve yine bir bilim jürisi önünde bunu sunma ve savunma ile, doktora yapılan “anabilim dalının doktoru” unvanı ile onurlandırılma. Bu meslek değil, bilim unvanıdır.
Artık akademik meslek unvanı olan doçentlik ve profesörlük için yeni bir mücadele başlar. Her ne kadar ÜAK doçentlikte sözlü sınavı kaldırmış olsa da, yine de 30 civarında üniversite doçentlik kadrosuna atama yapmak için sözlü sınav şartını aramaktadır. Profesörlük için ise sadece eser incelemesi yapılmaktadır.
Ortalama 40 yaşında bir akademisyen profesörlük kadrosuna atanır. Birlikte mezun olduğu arkadaşlarının çoğu mali durumlarını düzeltmiş, maaşları ve diğer gelirleri ile evlerini, arabalarını almışlardır.
Ama akademisyenin maaşıyla ne ev, ne de araba alması mümkündür. Maaşının önemli bir bölümünü bilimsel kaynaklara harcamıştır. Bilim ve teknolojide gelişmiş ülkelerde akademisyenlere endişesiz bir hayatı finanse edecek düzeyde maaş verilir ve bilimsel araştırmalara kendi maaşlarından harcama yaptırtmazlar; üniversitenin bunun için özel bütçesi vardır. Akademisyen maaşları o kadar düşük düzeyde ki, bir araştırma görevlisinin aylığı, yoksulluk sınırının da altına düşmüştür.
El üstünde tutulmalı
Sanayi ve teknoloji üretimine dayalı gelişmiş ekonomiklerde akademisyenler el üstünde tutulur. Akademisyene verilen maaş ile bilimsel ve akademik gelişmişlik doğru orantılıdır. Dünyanın en iyi ilk 500, 1000 üniversitesi arasına birkaç üniversitemiz girdi diye seviniyorsak, bu akademisyenlere hak ettikleri refahı sağladığımızdan değil; onların cefakârlığı ve fedakârlığından. Bu, akademisyenin aile ve özel hayatından, sağlığından fedarkârlıktır. Ailesini, çocuklarını ihmal etmeden akademisyen olunamayacağını, akademisyen olmayan bilemez. 2024 yılının tüm akademisyenlerimiz için daha verimli geçmesini dilerken, ev ve araba alabilmeleri mümkün olmasa da, kiralarını sıkıntısız ödeyebilecekleri, ekonomik kaygılarının olmayacağı, yoksulluk sınırından fersah fersah uzak olacakları bir maaş iyileştirmesi temenni ederim.