Fenerbahçe, Spor Toto Süper Lig’in 37’nci haftasında ezeli rakibi Galatasaray’a deplasmanda 3-0’lık skorla yenildi. Sarı-lacivertlilerde Jorge Jesus’un maçtan sonra basın toplantısına katılmaması çok tartışıldı.
Galatasaray Teknik Direktörü Okan Buruk, Jorge Jesus’un bu davranışına tepki gösteren isimler arasında yer aldı. Milliyet Gazetesi yazarlarından Attila Gökçe, Fenerbahçe gündemini ve Jorge Jesus’un basın toplantısına katılmamasını kaleme aldı.
İşte duayen ismin kaleme aldığı o yazı…
Attila İlhan abimi saygıyla anarken Fenerbahçe ile ilgili düşüncelerimi de onun şiirinden esinlenerek anlatmak istedim:
Ne Fenerbahçeler seyrettim zaten yoktular…
Evet çok, pek çok Fenerbahçe var sporumuzda… Hepsi de saygı duyulacak, sevgiyle taçlandırılacak, heyecanla kucaklaşılacak Fenerbahçeler bunlar. Zaten yokluklarına gelince… Ne yazık ki bu sevgi ikliminde en küçük bir tebessüm, gözlerinde birazcık ışık, zihinlerinde ve dillerinde parlayacak ilkeli paylaşılabilir iletişim de yok benim bildiğim Fenerbahçeler’in.
Süper Ligimizde sezonun kapanış maçı oynanıyor. Şampiyon Galatasaray kendi sahasındaki son maçı ezeli rakibi Fenerbahçe ile karşılaşıyor.
Futbolun muhteşem düeti diyebileceğimiz bir oyun izlemeye hazırlanırken, baktık gördük ki ortadaki gösteri bir düet, iki taraflı bir mücadele, ortaklaşa bir futbol gösterisi değil… Sadece Galatasaray var sahada ve ekranda… Onların oyununa, hareketlerine, kendi karşı hamleleriyle yanıt veren Fenerbahçe takımı yok. İrfan Can yok.. Szalai yok, Peres yok… Hatta Ferdi bile yok. Arda oynayamıyor, Valencia ve Batshuayi, takım arkadaşlarıyla birlikte ilaç için tek isabetli şut üretemiyor. İkili mücadeleleri kazanmak şöyle dursun, topu kazanma istekleri falan da yok.
Milyonlarca Fenerbahçeli takımını arıyor sahada göremiyor. Yazık değil mi o insanlara!
Şampiyonluğu kaybedebilirsiniz… Son maçta da yenilmeniz gayet normaldir olabilir. Ama el insaf o son geceye böyle mi gelmeliydi Fenerbahçe… Senad Ok’un da dediği gibi “Jesus’un o takımı biraz daha yerlileştirerek aidiyet duygusuyla zenginleştirerek, İrfan Can Kahveci ve Mert Hakan Yandaş gibi lider karakterli savaşçılarla güçlendirerek çıkması” gerekirdi. Hayır, hiç birini yapmadı. Baştan sona pasif ve kayıtsız bir duruşla “dikilerek” oyunu tamamladı.
Asıl skandal da maç sonunda “kaçar gibi” stattan ayrılma aceleciliğinde yaşandı. Tamam, Galatasaray’ın kutlama şenliklerinde orada koridordan otoparka ve çıkış kapılarına kadar bir çok coşkulu taraftarın hoş olmayan davranışlarına karşı bir önlem olarak düşünülebilir. Ama Fenerbahçe’nin varlığı da önemli. Jorge Jesus, ev sahibi kulübün Fenerbahçeli yöneticilerin ve güvenlik görevlilerinin alacağı önlemlerle maç sonu değerlendirmesi için kamera karşısına geçmeliydi. O maçtan sonra söyleyecek sözü kalmamış bir çaresizlik hali yaratarak ortadan kaybolması hiç yakışmadı. Çok ayıp oldu, çok.
Eğri oturalım doğru konuşalım… Kendi adıma Jesus’un gelecek sezon da takımın başında kalmasının daha doğru olacağını düşünüyordum. Ama o maçtan çekip gitmesi kafamı karıştırdı. Daha sakin düşünüp karar vermeli Fenerbahçeliler… Hatırlatmakta yarar var: Yıllardır aynı hocayla iki sezon geçiremiyor Fenerbahçe. Yerli-yabancı ayrımı yapmadan sıralayalım: Şampiyonluk kazanan Zico’yu da gönderdiler, Ersun Yanal’ı da. Şampiyonluk kazanmış Aykut Kocaman’ı iki ay kapıda bekletip oyaladılar. Emre Belözoğlu ve İsmail Kartal da adanmışlıkla hizmet ederken hak ettikleri ilgiyi ve saygıyı görmeden ayrılmak zorunda kaldılar.
Büyük kulüpleri yönetmek gerçekten çok zor iş… Yine de şampiyonun öncelik kazandığı bir durumu tesbit edelim: Galatasaray’da bir Erden Timur var. Endüstriyel futbolun aradığı ideal bir spor yöneticisi. Böyle biri var mı Fenerbahçe’de?
Üzücü bir sezon finali: Fenerbahçe’nin varı az, yoku çok!