Bülent Buda: Kolunda kaptanlık bandı, o formayı yıllarca sırtında taşıdı.
Koca Kaptan Gürsel Aksel…
Futbol alanının en hırslı, en istekli, en konuşkan futbolcusuydu. Hiçbir rakibini hiçbir zaman alaya almadı, dalga geçmedi. Hele en azılı rakipleri Altay ile oyuncu arkadaşlarına hep saygıyla ve de dostça yaklaştı.
Sayın Atınç Nukan, sen daha dünkü Göztepelisin… Hikayenin çok uzağındasın. Yarın da nerede olacağın belli değil…
Nefis bir gol attın ve o güzelliği gölgeledin.
Neyse, oyunun büyük bölümünde Göztepe, oyuna egemen olan ve daha çok pozisyon üretip gole dönüştüremeyen taraftı. İlerleyen haftalarda daha çok maç kazanıp üst sıralara çıkmayı hedefleyen sarı kırmızılıların özellikle orta alan ile gol bölgelerinde daha yaratıcı, daha üretken olmaları ve de final paslarıyla gol dokunuşlarında daha becerili olmaları kaçınılmaz. Gerçekçi olmak gerekirse, sarı kırmızılılar bu görünümleriyle yarışmacı ve de kazanan taraf olmanın uzağında duruyorlar. Elbette, şimdilik…
Bitirirken, futbolcu kardeşlerime bir özlü söz daha; ‘Önemli olan yaşamak değildir. Başarmak hiç değildir. Önemli olan insan kalmayı bilmektir’…
Fatih Tanfer: Göztepe ilk yarısında etkisiz olduğu Altay derbisinde ikinci yarıda daha iyiydi. Kendi alanını iyi savundu.
Bu yarıda iki şutları direkten döndü. Altay’ı ikinci bölgede karşıladı. Marco’nun 89. dakikasında kafa vuruşunu harika bir şekilde kurtaran Lis, galibiyette önemli bir rol oynadı.
Hücumda Billal Messaoudi, çok süratli ve etkiliydi. Final paslarında başarısını artırırsa tutulması zor bir oyuncu olacak. Diaof, maçta iyi marke edildi. Oyuna katkı koyamadı.
Orta alanda sadece Celil, etkiliydi. Takımın büyük problemi yine maalesef orta alan. Hücuma katkı veremiyor. Kesinlikle bu bölgeye transfer şart.
Göztepe, derbiden çok önemli 3 puan aldı. Milli maç arasında hücum futbolunu ve o bildiğimiz bitmez tükenmez temposunu artırırsa hayaller çok da uzak değil…
Mehmet Demirtaş: Bir tarafta takımı baştan aşağı yenileyen ligin en pahalı ekiplerinden Göztepe, diğer tarafta transfer yasaklı, maddi imkansızlıklar içinde onur savaşımı veren babalar ile oğullarının birlikte yarıştığı Altay…
Her iki tarafta bu maçı kazanıp milli araya moralli girmek istiyordu.
İki perdelik oyunda ilk 45’de Altay orta saha üstünlüğünü ele aldı. Fırsatlardan yararlanamadı.
İkinci yarıda ise rüzgar tersine döndü. Göztepe’de kıpırdanmalar başladı. üst üste Altay kalesinde pozisyonlar yakalayan Göztepe, maçın bitimine saniyeler kala attığı golle 3 puanı hanesine yazdırdı. Ancak Göztepe, sadece 3 puan aldı.
Bence maçın hakkı beraberlikti. 4 haftalık periyotta Göztepe, futbol anlamında keyif vermiyor. Hedef Süper Lig ise oyun sistemi ve oynanılan oyunla o, hedef ıskalanır.
Futbol kulüpleri hangi profesyonel ligde olursa olsun şehrin ruhu daima amatördür.
Sevginin, tutkunun ederi para değildir. Futbol ne kadar ticarileşse de, yönetici tercihleri cüzdanlarının şişkinliğine dayansa da, şehrin yani taraftarın kimliği aynı kalır. O amatördür. Renklerine olan adanmışlıkları, bir ömür süren bağımlılıklarının temelidir.
O kızarken bile takımına kızamayandır. Onun için “o sene bu senedir” Ama olmasa da olur, sabreder, gelecek sene de onun için beklenen senedir. O duruşunu bozmayandır. Daha sezon başındayız ama karamsarlığa gömüldük.
Göztepe’de farklılık yok. Kaygılar aynı. Başkan merkezli yönetim anlayışının sıkıntıları had safhada. Tutarsızlıkları ürkütüyor. Göztepe’nin cefakar taraftarı bu kötü futbolu hak etmiyor. Umarım milli arada toparlanırlar…
Yenilgiyi hak etmedi, ama!
Bülent Buda: 89. dakika, Marco’nun müthiş kafası ve eski dost Lis’in olası golü harika uzanarak önleyişi…
İki takım içinde berbat bir ilk yarı. Futbolcuların daha sakin, tutarlı, dirençli olmaları gerekmez miydi?
Futbol oyununda bozuk para gibi harcanan ilk 45 dakika bu bağlamda yaşamsal bir kayıp değil midir? Rakip takım seyircisiz, sizin arkanızda az da olsa destek var. Oyuna odaklanmak, daha yararlı ve de üretken olmaz mıydı? Bu denli deneyimli takım böyle günleri aşmanın şifrelerini çözmede daha becerili, daha sabırlı olarak son dokunuşu beklemesini bilerek alandan en azından punla ayrılamaz mıydı? Gençlere daha çok süre vererek deneyim ve beceri kazandırmak artık kaçınılmaz gibi görünüyor. Eski tüfekler o savaşçı ruhlarıyla elbette olacaklardır. Ve de öncü olacaklardır. Bu oyunda en büyük yıkım hakem tam da bitiş düdüğünü üfleyecekken maçı kaybetmektir. Hayatta başımıza gelen olaylar değil, onları nasıl karşıladığımız geleceğimizi belirler.
Kolay gelsin Büyük Altay…
Fatih Tanfer: Altay, evinde oynadığı Göztepe derbisinde 90+7’de yediği golle 1-0 kaybetti.
Özellikle ilk yarıda daha enerjikti, kaptıkları topları hızlı ve doğru oynadı. Ancak hücumda Marco’dan başka etkili oyuncu olmamasının sıkıntısını yine yaşadı. Maç boyunca yaptığı tüm ataklarda o vardı. 89. dakikada vurduğu kafa vuruşunu Lis’in çıkarması maçın dönüm noktasıydı.
Altay transfer yasağı nedeniyle kadrosunu güçlendiremiyor. Oyuncuların tümü inanılmaz bir mücadele veriyor. Ancak futbolda başarı istiyorsan Marco gibi özel oyuncular bulmak zorundasın. Lig çok güçlü takımlardan kurulu. Altay yönetimi en kısa zamanda sorunları çözer, yasağı kaldırır ve gerekli takviyeleri yapar diye düşünyorum. Yoksa ağabeylerle gençlerin harika birleşimi olan Altay’ın emeklerine yazık olur…
Mehmet Demirtaş: Ligin en pahalı ekiplerinden birine karşı verdikleri savaşım alkışı hak ediyor. Altay’ın içinde bulunduğu durum ortada. Tüm olumsuzluklara rağmen yarışı sürdürüyorlar. Yenilgiyi hak etmedi, ama! Eksik ve aksayan yanları yok değil. Eldeki oyuncu grubu da ortada… Yaşanılan sadece bir kayıp. Daha fazla acı kayıplar yaşamamak adına Altay için konuşma değil, icraat vakti.
Kentimizin saygın idarecileri ve de çok değerli Altay camiasının büyükleri, Altay, bu şehirde yaşayan herkesin yuvasıdır. Lakin o yuvanın kapısından girerken niyet aynı olmalı. Yolunda herkes yoldaş olmalı. Bağlılık ebediyete kadar sürmeli. Ama görünen öyle değil. Geçtiğimiz günler şirketleşme adına yapılan önemli bir genel kurula 165 kişi katıldı.
Açık oylama sonucu 78 üye şirketleşmeye “Evet” dedi, 61 delege ise “Hayır” oyu kullandı. Hayırcıların bir çoğu da önceki yönetimi istemeyenler!
Genel kurulda saatlerce sağ kol kalkışa hazır bekliyorsunuz. Bir işaretle eller havaya. Ama neden havaya bileniniz yok. O günkü tablo bu. Sonra Altaylılık zor zenaattır, bilesiniz. Deplasmanın uzağı var, sıkıntısı var. Yağmuru var, karı var. Oralarda, buradaki gibi davetiyeniz elinize verilip, protokol koltuklarına çökemezsiniz.
Kale arkasının manzarası sizi sıkar. İçiniz daralır. Birde para konusu var yani aidatlar.
Size uyacağından şüpheliyim. Lakin ödenmesi gerekir.
Bakın beyler, Altay’ın mevcut durumuyla bu sezon işi çok zor. O yüzden Altaylıyım diye geçinen herkesin taşın altına elini koyması ilk öncelik olmalıdır.
Altay taraftarlığının bir yönü gurur, diğer yönü çiledir.
Bilin de…