Bugünkü vahşet ilk değil.
2014 yılında Hamas üç İsrailliyi öldürmüştü.
İsrail intikam için Filistin halkına ateş ve ölüm yağdırdı.
Yüzlerce Filistinli masumu katletti.
Türkiye ayaklandı.
Şarkıcı Yıldız Tilbe bile patladı:
– Allah Hitler’den razı olsun, bunlara az bile yapmış, ne kadar haklıymış adamcağız, dedi.
Bir İslamcı gazete:
– Ey İsrail yönetici ve askerleri çoğunuz o… çocuğusunuz” diye başlık attı.
Türkiye’de üç gün yas ilan edildi. Meclis tatil edildi.
Milletvekilleri topluca İsrail elçiliğinin önüne giderek protesto bayrağı açtı.
Mısır’la aramız zaten bozuktu.
Yunanistan durumdan yararlanıp bölgede bir İsrail- Mısır- Kıbrıs-Yunanistan bloku oluşturdu. Doğu Akdeniz onların egemenliğine girdi…
Aradan 9 yıl geçti. Mısır’la ilişkiler düzeldi. İsrail’le de tam düzeliyordu ki, son olaylar patladı. İsrail ile köprüler yeniden atıldı. Ortak gaz hattı projesi suya düştü
Şimdi Türkiye’de yine İsrail ve Yahudi düşmanı hava estiriliyor. Düşmanlık çocuklara kadar indiriliyor. Netanyahu yönetiminin lanetlenmesi ne kadar doğruysa, okullarda çocuklara kadar inen bir ırk ve din düşmanlığı o kadar yanlış. Bugünün yarını da var. İsrail’de günün birinde yönetim değişir, arada yine barış rüzgârları eser. Gündeme barışmak girer. O yüzden… Halklar düşman edilmemeli, her zaman barışa açık olmalı…
Kötü yöneticilerle savaş için en etkili yol o ülke halkını kazanmaktır…
KLOR
İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi İSKİ yönetim kurulu üyelerinden Prof. Bekir Kocazeybek’e kulak veriyoruz…
“Yurt çapında halka temiz su sağlanmasının en önemli aşaması “klorlama”dır.
Ülkemizde su için yıllık ortalama 10 bin ton klor kullanılmaktadır.
Tek fabrikada üretilen klor sadece 2 firmadan temin edilirken son bir yılda diğer firmanın çekilmesiyle tek firma tekeline bırakılmıştır. Devlet özel şirketlere teşvik için üretimden çekilmiştir.
Bu durum hem zamanında tedarik güçlüğü hem de başına buyruk bir fiyat belirleme laçkalığı getirmektedir…
Çözüm: Devlet rekabet kapılarını açmalı ya da belediyelere klor fabrikası kurma izni vermelidir… Belediyeler tek bir firmaya mahkûm bırakılmamalıdır. Sonuçta bedeli halk ödüyor.”
ŞEYH SAİT
Diyarbakır’da bir bulvara Şeyh Sait adı verilmesi fırtınalara yol açarken… Cumhuriyetçi tavır almayan CHP Genel Başkanı eleştirilirken…
Veryansın yazarı Yavuz Alogan, kimi hatırlatmalarda bulunuyor… Bakın ne diyor:
“… Diyarbakır’da Şeyh Sait Bulvarı açıldı diye hop oturup hop kalkıyoruz. Oysa Diyarbakır BB Meclisi, Dağkapı Meydanı’nı dokuz yıl önce Şeyh Sait Meydanı yaptı. Tunceli Belediyesi’nin Seyit Rıza Parkı’nı açıp, şahsın heykelini dikmesinden bu yana on üç yıl geçti. Muş’un Bulanık Belediyesi Mareşal Fevzi Çakmak Caddesi’nin adını yıllar önce Seyit Rıza Caddesi olarak değiştirdi. CHP bütün bu girişimlere sahip çıktı, açılış ve anma törenlerine katıldı, milletvekilleri şahsın heykelinin yanında dikilip fotoğraf çektirdi. PKK’nin uzantısı parti, solcu gibi duran liberaller ve sosyalist gibi duran partiler bütün bunları “demokratik” dönüşüm olarak değerlendirdi.
İskilipli Atıf’ın ismi kaç cadde, hastane, okul ve parka verildi? Ankara’daki kemikleri devlet eliyle Çorum’a götürülüp sekiz sütunlu anıtmezara defnedildi. Vali ve devlet ricâli her ölüm yıldönümünde mezarın başına gidip ihtiram duruşunda bulunuyor.”
Sözü… Üsküdar’da sabah oldu bazımız yeni uyanıyor, demeye getiriyor yazar.
BEYAN
Belediye başkanlığı ve meclis üyeliğine aday olanlar kendilerini tanıtıcı ilanlar veriyor, broşürler bastırıyor, haberlere konu oluyor…
Ancak bugüne dek hiç kendisi ve birinci derece yakınları adına mal beyanında bulunan bir adaya rastlamadık.
Beyan edecek mal mülkleri mi yok?
Beyan etmekten utanacakları kadar çok malları mı var?
SÖZ
Bir hırsıza topluca hırsız diye bağıranlara dikkatli bakın… Kendi hırsızlığını gizlemek isteyenler, parası çalınmış olanlardan daha çok ses çıkarıyordur.