İlk yazıda gündemi yakalamak şart…
Ortalık birbirine girmiş. Konu dışı kalamayız…
“Fatih Terim fonu” olayında mızrak çuvala sığmıyor…
Nereye eline atsan her şey tel tel dökülüyor…
Ağzımız bir karış açık yaşananları izliyoruz…
Kayıp paralar dudak uçuklatıyor.
Geçenlerde tesisatçıya 1400 TL ödemem vardı… Ancak gönderdiğim para yanlışlıkla başka hesaba gitti… Sorunu bir şekilde çözüldü ama çıkan tansiyonum iki gün aşağıya inmedi…
Adamların milyon dolarları gitti ne haldeler siz düşünün…
Şimdi şöyle bir durum var;
Kuntz’un sallantıda olduğu dönemlerde takım içinde (bazıları hariç) Fatih hocanın gelmesi isteniyordu. Yönetimde de aynı düşüncede olanlar vardı. Ancak bu gerçekleşmedi. Bence olmamasının nedeni bu olay… Tabii bu sadece bir tahmin. Eğer hoca olsaydı varın bugünkü hali siz hayal edin. İyi ki olmamış…
İşin aslı öyle değil
Futbolcuların hayatını yakından tanıyan birisiyim. Genelde hepsinin büyük bir zenginlik içinde yaşadığı düşünülür. Ama aslı öyle değildir. Zor kazandıkları için hepsi bir kuruşun peşinde koşar. Zırnık koklatmazlar, paralarının kıymetini bilirler. Beni de şaşırtan bu zaten. Durum böyle iken bu adamlar neredeyse makbuz yerine peçeteye yazılan bir imza karşılığında hiç düşünmeden bu paraları nasıl verdiler? Neye güvendiler? Kime güvendiler? Üstelik böyle bir faizin olamayacağını bilmemeleri mümkün değil. O zaman bu işin illegal olduğunu tahmin de etmelilerdi. İnsanın kafası bu kadar durabilir mi?
Fatih hoca artık zor
Bu durumda Okan hocada artık rahat bırakılır. Onun bu olaylara çok üzüldüğünü biliyorum. Sonuçta hepsi arkadaşı ve eski hocası. Ancak Fatih Terim isminin onun üstünde sürekli dolaştığı da bir gerçek. Tabii hoca bunu asla söylemez. Ama ben yazabilirim. Artık Okan hocanın yerine asla Fatih hocanın ismi dolaşmaz. Yüksek sesle bile telaffuz edilemez.
İşin özü tabii ki Galatasaray’a bağlanamaz. Kulüple hiçbir ilgisi yok. Ama dolaylı olarak uzaktan da olsa bazı yöneticilerin kafasındaki gizli planları net bir şekilde etkiledi son gelişmeler…
Bu konu daha çok su götürür. Daha çok gelişmeler yaşanır. Çünkü artık işin gizli kalma durumu asla yok.
Tabii bir de Fatih hoca yerinde olsam düşünürüm.
Çevresinde hiç dost bırakmadı. Kendi komününü kurdu o dar çevrede yaşadı. Ve her şey o dar çevrede yaşandı. Niye böyle oldu diye düşünmeli. Tek soru soracağım. Arda savcılığa Seçil hanım ile görüşmelerini sundu. Orada Terim ile ilgili bir bölüm var. Arda istese o bölümü çıkaramaz mıydı? Ama çıkarmadı.
Başkanın orada işi ne?
Gelelim başka konuya. Galatasaray camiası bazı haberlerde kulübün isminin kasıtlı olarak öne çıkarıldığını düşünerek tepki gösteriyor. Haklılar da. Ancak şu var. O zaman şampiyonluk sonrası soyunma odası kutlamalarına alacağın kişilere dikkat edeceksin. Eyüpspor başkanının orada ne işi var? Kim onu içeriye alıyor. Üstelik bu kulüp muhtemelen bir ya da iki sene sonra Süper Lig’e yükselecek. O fotoğraf sana her şekilde zarar verecek. Hadi Eyüp başkanı hiç düşünmüyor. Peki ya siz? Tepki gösterirken bunları da düşüneceksin. Soyunma odasında kim halay çekiyor bakacaksın.
Gazetecilik budur
Attila Gökçe üstat geçtiğimiz günlerde Burak Yılmaz ile konuştu… Günlerce manşetlerden inmedi… Sosyal medyanın da gündeminden hiç düşmedi… İşte gazetecilik budur. Yaşı 80’e gelen ama ruhundaki muhabirliği asla bırakmayan Attila Gökçe umarım sosyal medyada boy gösteren kulüp muhabirlerine iyi bir ders vermiştir. Sadece şu röportajın verdiği mesaj üniversitede okutulacak tüm derslere bedel… Tabii anlayana… Attila babadan daha öğreneceğimiz çok şey var.